Işıksal, görüşmelerin perde arkasını AA Analiz için kaleme aldı.
“Beklentilerin oldukça sınırlı olduğu 27 Eylül New York üçlü görüşmeleri, Rum tarafının bilindik uzlaşmaz tutumu ve artık bir saplantı haline gelen her gayrıresmi süreç ve görüşmeyi propaganda aracı olarak kullanma gayretinin gölgesinde, tahmin edilenin aksine çok önemli yansımaları olan bir etkinlik olarak tarihteki yerini aldı.
Filistin’de yaşanan soykırımın ana gündem maddesi olduğu Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu’na bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması damgasını vurdu. Salondaki liderlerin büyük bir ilgi ile takip ettiği konuşmasında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı son üç Genel Kurul konuşmasında da ifade ettiği gibi uluslararası toplumu, Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır maruz bırakıldıkları haksız izolasyona son vermeye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet etti. Bu sözler, KKTC’nin temsiliyetinin engellendiği böylesine önemli bir platformda bir kez daha Kıbrıslı Türklerin vicdanının sesi, soluğu oldu.
Rum tarafına baktığımızda ise değişen bir şey olmadığına bizzat Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis’in acı itiraflarıyla tanıklık ettik. Rum lider, New York’taki Amerika Kıbrıs Rum Örgütleri Federasyonu yemeğinde yaptığı konuşmada, ‘Gerçekçiyiz ve uluslararası hukuka güvenerek ‘vatanımızı’ kurtaramayacağımızı çok iyi biliyoruz. Ondan dolayı Rum tarafının çıkarlarını güçlü devletlerin çıkarlarıyla örtüştürüyoruz’ sözleriyle gittikçe artan silahlanma çabalarının gerçek niyetini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu duruşa paralel olarak da Genel Kurul’da yaptığı konuşmada nefret dili, düşmanlık ve hakaret dolu sözler ile Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırdı.